Aynı Bokun Farklı Renkleriyiz

Tam 8 gündür Kathmandu’dayım. Buraya gelmeden önce 2 gün de Hindistan’da geçirdim. Delhi’ye varışımı saymazsak, 36 saatlik kara yolculuğundan sonra Katmandu’ya vardım. Sanırım ilk izlenimleri edinmek için yeterli bir süre ve yolculuk geçirdim.
Hindistan’a vardığımda bir gece konaklayacağım yere çevre yolundan gittim. Yol üzerinde sık aralıklarla konuşlandırılmış elleri silahlı (muhtemelen kalaşnikoflu) güvenlik görevlileri bulunuyordu. Durumun İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth) oyunlarına özel bir durum mu, yoksa Hindistan’a özgü bir durum mu olduğunu kestiremedim. Hoş, hangi durum sözkonusu olursa olsun bu kadar silahlı adamın yollara konuşlandırılmasına anlam verebilecek kafada değilim.
Hindistan’da oldukça kısa zaman geçirdim ama aklımda kalan birkaç nokta var. İlki yukarıda belirttiğim silahlı güvenlik güçleri meselesi. Bir diğeri, tren istasyonunda karşı perondaki bir bankın üstünde uyuyan muhtemelen evsiz kişiyi bir polisin ilk önce sopasıyla dürterek ardından yine sopasıyla, ama bu kez vurarak kaldırması. Sanırım Hindistan’daki polisler Türkiye’deki meslektaşlarını az bir farkla geçiyorlar (bir de senede kaç kişi öldürdüklerine bakmak lazım).
Delhi’deki nazik polisin evsiz kişiyi uyandırmasının hemen ardından bu kez benim de bulunduğum peronda, birkaç çocuklu muhtemelen fakir olan geleneksel giyimli bir kadın ile onunla aynı bankta oturan modern giyimli genç bir kızın arasındakilar dikkatimi çektimi. Çocuklarını bankta ve kendi üzerinde uyutmuş, kendisi de neredeyse uyuklamak üzere olan kadının elbisesinin uzatısı yanıbaşındaki kızın kot pantolonuna değdiği için, modern giyimli kız kadını uyandırıp elbisesini çekmesini istedi. Halbuki kendisi, diğer kadını uyandırmadan elbisenin uzantısı hafifçe kenara itebilirdi.

Çok da büyük şok yaşatmayan, sadece tanıklık etmenin huzursuz ettiği bu iki olayın ardından Katmandu’ya doğru yolculuğa başladım. Hintliler ve Nepallilerle üst üste, alt alta 2 otobüs yolculuğu yaptıktan sonra da son durağıma vardım. Sanırım yerellerin ve de özellikle düşük gelirli, alt sınıftan yerellerin yaşantısını biraz tatmak için böyle bir karayolculuğu iyi bir fikir.

Kathmandu’da kaldığım yer turistik bir bölge. Özellikle batılı ülkelerden pek çok insan bu bölgede konaklıyor. Bu bölgenin dışındaysa Kathmandulular bir şekilde yaşamaya çalışıyor. Kathmandulular giysilerini mahalle aralarındaki havuzumsu yerlerde yıkamaya, tüm kirliliğe rağmen açıkta satılan gıda ürünlerinden almaya devam ederdursun, bu turistik bölgede hayat tüm hızıyla devam ediyor. Turistler yiyip içip alışveriş yaparken kazık yememeye uğraşırken, Nepalliler de eğer hizmet sektöründe çalışıyorlarsa nazikçe kazık atmaya eğer işsızlar ise dilenmeye çalışıyorlar. Denk geldiğim dilencilerin çoğunluğunun çocuk olduğuna değinmeden geçememek gerek bu noktada.
Sanırım turistler ve onlardan para kazanan yereller arasında iyi bir iletişim var. Hoş, kendi doğduğum yerden edindiğim tecrübelere dayanarak bunun daha çok ve belki de sadece, çıkar ilişkisi olduğunu söyleyebilirim. Yine de Nepalliler adına pek rahatsızlık duymuyorum. Bana kalırsa kazıklayabildikleri kadar kazıklasınlar gelenleri.
Hindistan’da olduğu gibi burada da polisler var. Henüz silahlılarını görmedim ama buradakilerin de hepsinin elinde sopa var; hem de Hindistan polisinin sopalarından daha uzun (hangisi daha kullanışlı bilemiyorum). Polislere ek olarak dikkatimi çeken başka bir şey de her ATM’nin bir güvenliği olması. Bildiğiniz banka güvenliği tipindeki bu kişilerden bir tanesinin belinde bir bıçak görmüş olmam beni ne kadar rahatlattı anlatamam. Sanırım turistlerden para çalmaya çalışanları bıçaklayarak yola getiriyorlar.
Buraya gelirseniz, çatışma sürecinden sonra ülkenin yeniden yapılanmasından umutlu olan hırslı genç kapitalist bireylerle tanışabilirsiniz. Benim tanıştığım bir tanesi kendisi için paranın hiç öneli olmadığını anlatıyor ancak dünyanın çeşitli yerlerinde çalıştığı pek yıldızlı otellerden ve burada kendi işini kuramazsa avrupa’ya gideceğinden bahsediyor. Aynı kişi, karısının farklı bir kasttan olduğunu ancak yien de ona iyi davrandığını söylerek adeta “benim diğer kastlardan arkdaşlarım var” mesajı veriyordu. Sanırım hepimizin aynı bokun farklı renkleriyiz.


Geldiğimden beri en çok rahatsızlık veren gönüllü olarak çalıştığım yerde (çalışmaktan ziyade çocuklarla zaman geçirmek aslında) karşılaştıklarımdan sonra her akşam tekrar turistlerin arasına karışmak ve aradaki fark ile, aradaki farktan haberdar olmayanları (ya da bunu umursamayanları) görmek.
Garip olan sanırım insanın kendi ruh hali. Geçen sene Afrika’yla ilgili bir konu tartışırken İstanbul’da oturan bir arkadaşım “Afrikalıların sorunlarını bildiğini ancak kendisinin de çok büyük sorunları olduğunu (sanırım duygusal sorunlardan bahsediyordu)” anlatıyordu. O an bazıları için sadece haberdar olmanın binlerce kilometre uzakta pek bir şey değiştirmediğini, o yüzden tecrübe etmenin de önemli olduğunu düşünmüştüm. Şimdi burada kendilerinden sadece 5 dakika uzaklıkta yaşananları tecrübe etmeyen ya da tecrübe ettiyse bile bunları umursamayanları görüyorum.
O yüzden Nepalliler kazıklayabildikleri kadar kazıklasınlar.

Yorum bırakın