Çare(-)sizsiniz

Fanatik gazetesi tarzında başlık atıp dikkatinizi çekmek istedim. Çekebildim mi bilmiyorum ama bu yazıyı okumaya devam ederseniz başarılı olmuş olabilirim.

Sizlere ayrılmama 10 gün kala Katmandu’dan bildiriyorum. İlk yolculuğa başlarken izlenimlerimi akataracağımı söylemiş ve hepimizin aynı bok olduğu izlenimi edinince hemen durumdan haber etmiştim sizleri.

Buradayken, pek çok Nepalli’nin sahip olmadığı imkanlarım sayesinde geride bıraktığım arkadaşlarımla konuşma fırsatı buldum sıklıkla. İnsan meraklı bir varlık sonuçta; soruyorlar, “Nepal nasıl? Bol bol gezip eğleniyor musun?”. Cevabım oldukça basit; gezmiyorum ve de eğlenmek gelmiyor içimden çünkü utanıyorum. Utancımın nedenlerini sorguladıkça, şu gayet basit cevap giderek karmaşıklaşıyor. Utanıyorum, çünkü ben eğlenirken, benden yüz metre ileride bir yerlerde çöp karıştırıp yemek bulmaya çalışan birileri var. Daha önce bahsettiğim o çöpten patates kızartması ve mayonez çıkartıp yiyen çocuklardan buralarda çok var. Dikkatli bakmaya başladıkça farkına varıyorsunuz. Size bir izlenim daha aktarayım mı? Benim kaldığım bölgede sokakta yürürken her 30 metrede bir (ve bunu abartmıyorum, daha da kısa bir mesafe olabilir), bir Nepalli gelip size ot, hap, mantar ve bilimum uyuşturuçlardan satmaya çalışıyor. Her yaştan Nepalli o kadar alışmilar ki bunu yapmaya bakmıyorsanız sizinle ilgilenmiyor, yanınızdan bir-iki kelime edip geçiyorlar. Çöpten yemek yiyen insanlardan sonra en çok rahatsızlık duyduğum konulardan birisi bu olsa gerek. Yanlış anlamayın, rahatsız eden güzel güzel sokakları dolaşırken birinin bana musallat olması değil. Rahatsız eden bu kadar insanın para kazanmak için ne hallere düştüğünü görmem.

Bu insanların çoğunun turistlere bir şeyler satmaktan başka kazanç yolları yok. Ne buluyorlarsa satıyorlar. Henüz kendini satan birilerine denk gelmedim ama, o da vardır kuşkusuz. Tayland’ta da insanlar hayatlarını kazanmaya çalışırken turistlere kendilerini satmıyorlar mı?

Turist demişken, batı düşmanı olmayı solculuk zanneden yanlış işler peşindeki arkadaşlar için bir parantez açayım. Burada her memleketten turist var (Türkiyeli bile var) ve hepsi Nepallilerin sefil halinden yararlanıyor.

Düşünsenize, insanlara o kadar ucuz geliyor ki burası, alışır alışmaz 1 euro için pazarlık etmeye başlıyorlar. Hatta yemek yenilecek en ucuz yerleri bulup %10 servisi parası almıyorlar diye seviyorlar. O %10‘nun, servis yapan kişilere gideceğini düşünmüyor, 1 euro bahşiş bırakmayı bile kabullenemiyorlar (5 rupi, yani 5 euro cent bahşiş bırakan bir arkadaşım var).

Size başka bir izlenimimi daha aktarayım. Turistlerin, buradaki sefil yaşam koşullarından faydalanırken yüzlerine hava kirliliğinden dolayı maske takip dolaşmaları bende kusma hissi uyandırıyor. O maskeleri takınca bir yanda hava kirliliğinden korurken kendinizi, diğer yanda Nepal’in sefaletinin size ulaşmasına da engel oluyorsunuz gibi geliyor. Buradaki barlarda sarhoş olup sıcak otel odalarının yollarını tuttuklarında; dilenen, sokakta yatan insanları görmezden gelip huzur dolu uyumaları da aynı hissi uyandırıyor.

E bu turistler Nepal’e para getirmiyor mu sonuçta? Getiriyorlar pek tabi. Onlar olmasa şu otel, restoran, bar ve turizm acentası sahiplerinin cebine bu kadar para girmez; bu insanlar da kazandıklarının bilmem kaçta birini aç kalmak istemeyen insanlara sömürülmeleri karşılığında vermezlerdi.

Bir şekilde turistlerin getirdikleri paranın Nepallilere ulaştığı belli. Yalnız, sadece bir kesim Nepalli’ye ulaşıyor, herkes bunun getirisinden faydalanamıyor.

Nepal Maoistler başarıya ulaştı diye komünist olup herkesin eşit yaşamaya başladığı bir ülke değil. Hayallerinizde öyle yaşatabilirsiniz Nepal’i. Ancak burada insanlar hala aç, hala sefil. Bunu Maoistlere bok atmak için de söylemiyorum. Zaten eski rejim yıkılalı 4 sene geçmiş, bu kadar zamanda tüm yurdu demirağlarla örmelerini bekleyemezdik.

Sorun zaten maoist, komünist olanla alakalı değil. Sorun buraya gelip tüm yaşananlara yüz çevirmekte. Veyahut tüm yaşananları görüp restoranda ödediği hesabın Nepal’e katkı yapmış olduğu sanrısıyla kendini mutlu etmekte. Nepal’e geleceğiniz var mı, yök mü hiç bilmiyorum. Ama tüm bunlar sadece Nepal’de yaşanmıyor.

Sorun maoist, komünist, kapitalist, dindar olduğunu söyleyende değil. Sorun, yaşadığımız yerde tüm yaşananlara yüz çevirmemizde. Sorun, arabanın camini çevik bir hareketle kapatınca mendilci çocuğun sorunlarının bize (b)ulaşmasına engel olmamızda. Acaba yaşadığımız yerlerde de böyle hayatlar mı sürdürüyoruz diye düşünmenizi istiyorum belki. Belki de sokakta kimi zaman aldırış etmeden çoğu zaman tiksinerek yanından geçtiğiniz insanların farkına varmanızı istiyorum. “Sokağa düşmüşse, dileniyorsa, kendi hatalarındandır” diye geçip gitmemenizi istiyorum. Haftada bir gün güzel bir yemeğe ayırdığınız imkanları başkalarına tanımak için uğraşmanızı istiyorum. “Alışır” diye masadan yemek vermediğiniz köpekle, “alışır” diye para vermediğiniz dilenciye aynı mı davranıyorsunuz diye düşünmenizi istiyorum.  Tüm bunları sadece sizden değil kendimden de istiyorum. Zira ben de başkalarının hayatlarının her daim farkında olan birisi değilim. Yine de bir şeyler yapmaya uğraşıyorum. Doğup büyüdüğüm yerde neler oluyor, bir şeyler yapabilir miyiz diye bir arkadaşıma haber gönderdim birkaç gün önce. Acaba burnumun dibinde olup bitiyor tüm bunlar da, ben farkında değil miydim? Belki sizler de bir şeyler yapabilirsiniz.

Kendinizi sokaktaki insana, muhtaç insana yardım etmekten aciz görüyor, çaresiz hissediyorsanız belki bu tür yardımlar yapan birilerini bulabilirsiniz. Şu yazıyı okumanızı sağlayan internet bağlantınızla “acaba kime nasıl yardım edebilirim” diye, hayatınızdan pek değerli yarım saat harcayabilirsiniz. Ya da çaresiz hissetmiyorsanız, bir şekilde çare, siz olabilirseniz. Dedim ya, fanatik gazetesi tadında başlık attım ama, umarım dikkatinizi çekebilmiştir şu yazı.

2 responses to “Çare(-)sizsiniz

  1. Yazınız çok güzel olmuş öncelikle. Sefaletin sömürünün dünyanın heryerinde gökdelenlerle dolu sokaktaki bir çöp bidonundan bile beslenen birileri olduğunu tekrar hatırlattı bana.Yalnız yazıdaki mesaj yanlış anlaşılmak istemem ama bana biraz dini mesaj gibi geldi.Evet sorun şu yada bu olduğunu söylemek değil mücadele etmektir fakat haftada bir yediğimiz yemekten kesip o parayla yardım etmek asla yeterli değildir.Yazdığınız yazıda sonuç kısmı biraz fitre ve zekatlarımız aksatmayalım Allahın sevdiği kulları olalım en azından ufakda olsa camimize yardım edelim gibi geldi bana yanlış anlamış olabilirim tabi ama bir okuyucu olarak bende bu izlenimi yaratmışsa bile düşenmek gerekli.Hayatım boyunca bir kediye su veren ve ben hayvanları seviyorum diyen filistine 3-5 kuruş gönderip oh be filistinede yardım ettim diyen insanlarla karşılaşım ve tiksindim.Bu sorunların ana kaynağı olan kapitalizm ve devlete yönelmemek ve “herkes bi kişiye yardım etse dünya kurtulur” düşüncesiyle aynı kapıya çıktığını düşünüyorum.Dünyanın değişimi konusunda çok daha keskin olmak gerektiğini düşünüyorum ve çok daha keskin mücadelelerle bu bok çukurunu kurtarabiliriz diyorum.Sevgiler ve saygılarımla…

    • yorum icin tesekkur ederim. aslinda haklisiniz; sizin de yazdiginiz gibi biraz dini ogut veren veya, vicdan masturbasyonu yapmayi salik veren bir yazi gibi olmus. ben de aslinda sizin dediginiz gibi “degisim konusunda cok daha keskin olmak gerektigini” dusunuyorum. baskalari icin de, keske bu turden bir degisime inansalar diyebiliyorum. baska ne yapabilecegimi tam olarak bilemiyorum zira. bakin su blogda yazdigim yazilarin cogu begenilmistir herhalde. ancak bunlari begenmekten baska bir sey yapiyor mu acaba okuyanlar? desem ki, “kardesim, begeniyorsunuz da, ne degistiriyorsunuz hayatinizda veya ne yaptiniz bugune kadar okuduklarinizdan etkilenip?” kimsenin pek bir sey diyecegini sanmiyorum. mesela bugun bir yazi yazdim, sistemin yanlisglina inanan kisilere kisaca demek istedim ki “kar amaci guden sirketlerde calismayi birakin”. hatta “eger istiyorsaniz yardimci olmaya calisirim, haber verin” diye de ekledim. kac kisi boyle bir sey yapar sizce? ben ne yazik ki, bu ve benzeri bloglari okuyanlarin cogunlugun hayatlari boyunca sistem hakkinda ileri geri konusmaktan baska bir sey yapacagina inanmiyorum. iste o inancsizligim yuzunden, “en azindan arada kendinizden bir seyler verin” diye yazmistim bu yaziyi. umarim duzgun anlatabilmisimdir durumumu, ama basta dedigim gibi yorumunuzda haklisiniz. size de sevgiler.

Yorum bırakın