Category Archives: Çocuk Hakları

Gül gibi bok, ama hala bok kokuyor

bok ye

Az önce kahvaltıdan beri bir şey girmemiş karnımın açlığını akşam yemeğine kadar bastırmak için iki lokmalık bir şey almaya gittiğim festfuudcuda siparişimi beklerken 7-8 yaşlarındaki Nepalli bir çocuk, geldi, dükkanın bahçesindeki çöpü karşıtırıp bulduğu iki parça patates kızartmasını yine aynı çöpten çıkarttığı mayoneze banarak löpür löpür yedi. Hemen ne yapabileceğimi düşünmeye başladım. İlk başta “çocuklara yemek alsam” diye düşündüm. Ama ben o dükkandan yemek alırsam zaten çocukların copu karıştırmasına laf eden dükkan sahibi rahatsız olmaz mıydı? Hem bir arkadaşımın dediğine göre Nepal Hükümeti evsiz çocuklara her gün yemek vermiyor muydu? Öyleyse yemek almama gerek yoktu. Peki ya para verseydim? Ya parayı başka şeylere harcasalardı ya da parayı gidip büyüklerine verselerdi? O zaman para da vermemeliydim. “Hem zaten ben yemek alsam, para versem ne oluur ne olmaz? Zaten sokakta yaşamıyorlar mı? Zaten yarın aç kalıp aynı şekilde yemek aramayacaklar mı? Bir öğünün onlara ne faydası olur? Kapsamlı bir çözüm gerek kesinlikle. Tek başıma da bir şey değiştiremem ki…” diye düşüne düşüne herkesin yaptığı gibi hiçbir bok yapmadan güzel ve konforlu otel odama döndüm.

Bu arada olur ya, hani Katmandu’dasınızdır; o çocuğun karıştırdığı çöpten 100 metre ileride harika bir bar var. Hem canlı müzik de yapıyorlar. Yok yok, çöpün karşısındaki disko değil. Benim dediğim yere daha çok zamane hippiler gidiyor. Hem cok acaipler, dünya görüşleri falan..

*Sanırım yemek yardımı şu sayfanın altında değinilen (her gün 60 çocuk).

Şiddet Mağduru Çocuklar

Uğur Kaymaz, Rozerin Aksu, Mizgin Özbek, Ceylan Önkol, Olcay Akyürek şiddet sonucu hayatını kaybeden çocuklardan birkaçı.


Şiddetin mağduru ne sadece hayatını kaybedenler, ne de sakat kalan ya da yaralanlar. Fiziksel şiddete maruz kalmayan mağdurlar da var. Şiddet ortamında yetişmelerinin psikolojik izlerini hayatları boyunca taşıyacak çocuklar var. Türkiye’nin doğusundan batısına milyonlarca  çocuğun yetiştiği ortamda şiddet sıradanlaştırılıyor, bir çözüm yoluymuş gibi sunuluyor, hatta kutsallaştırılıyor. Türkiye’deki şiddet kültürü yüzünden milyonlarca çocuk şiddet dolu bir geleceğe doğru gidiyor.

Bunun sonu sadece iç-savaş mıdır? Hayır. Bunun sonunda aile içi şiddet, kavga, yaralama olayları, yüksek intihar oranı, erken yaşta hamilelik, uyuşturucu bağımlılığı, alkolizm, parçalanmış aileler, düşük eğitim düzeyi gibi pek çok sorun var.

İntikam duygusuyla hareket edenler, farklılıkları şiddetle bastırabileceklerini düşününler çocukların ve çocuklarının geleceklerini ellerinden alıyorlar. O yüzden şiddetin yarattığı ne kadar sorun varsa, şiddetten vazgeçmek için de o kadar neden var.

Resim: NAİL KADİRHAN / AA

Çocuk Askerlere Bakış Açısı Sorgulama Şeysi – 2

Pek çok ülkede, bir şekilde kendilerini alıkoyanların elinden kurtulan çocuk askerlerin rehabilitasyon sürecinden geçirilirek topluma geri kazandırılması amaçlanıyor, hapse atılmıyorlar.

Çocuk Askerlere Bakış Açısı Sorgulama Şeysi

Resim: Thomas W. Morley, Exile Images

Taş Atan Çocuklar Da Elbet Bir Gün Büyüyecek

Ceza vermek, hayat karartmak kolay.  Zor olan anlamak, hayat vermek. İç-savaşlarla sarsılan pek çok yerde çocuklar da işin içine karıştırılmış, pek çok ülkeden “çocuk askerleri” tanımışız. Bu eli kana bulanmış, tecavüz etmiş, işkence etmiş çocuklara hayatlarını geri verebilmek için uğraş veriliyor pek çok yerde. Bazısı kendi köylerine geri dönemiyorlar ama en azından başka yerlerde hayatlarına devam etme şansı elde ediyorlar. Türkiye’deyse taş atan çocukların hayatları karartılıyor, “yapmasalarmış” denilip bir kenara atılıyorlar 5 yıl 10 yıl süreyle. Ama bir gün gelecek o çocuklar hapisten çıkacak, o zaman ne yapacaksınız?

İlkokul Hatırası

ilkokulBen dindar bir aileden gelmiyorum. Sanırım en dindar zamanım anaokuluna gittiğim zamanlardı. Bir şey çok olsun istedğimde evin balkonuna çıkıp kendimce dua ederdim. Takip eden yıllarda dua etmeyi bıraktim. Ta ki dördüncü sınıfa gelene kadar.
İlkokul dördüncü sınıfta bizlere din öğretmeye başladılar. Türkçe derslerinin yanında bilmediğimiz bir dilde dualar öğrettiler. Pek çok yaşıtımız gibi biz de bazı duaları ezberlemek zorundaydık. Genelde Sübhaneke gibi basit olanları ezberletiyorlardı diye hatırlıyorum. Ödevlerini eksiksiz yapan biri olduğumdan duaları da istenildiği gibi ezberliyordum.
İlginçtir, ilkokuldayken biraz faşisttim sanırım. Her sınıfta olduğu gibi bizim sınıfımızda da derslerinde başarılı olmayan çocuklar vardı.

Bazı derslerde heyecanla o “başarısız” çocukların tahtaya kalkmasını beklerdik. Tahtaya çıksınlar da öğretmen cezalarını kessındı. Ben de dayak yemiştim ama başarısız ya da tembel olduğum için hiç yememiştim. Bu yüzden onlar daha çok hak eder gibi geliyordu…
Din dersinde öğretmen teker teker Sübhaneke bilgimizi sınadı. Tahtaya kalkıp sırayla duayı okuduk. Pek bu kısmını hatırlamıyorum ama, ben yine görevimi başarıyla yerine getirip oturmuş olacağım. Tabi arada duayı okuyamayanlar da vardı ve bu duayı okuyamayanlar arasında adını hatırlamadığım bir kız vardı. Aslında ne kızın ismini ne de olayın buraya kadar ki kısmını hatırlayabiliyorum. Ancak olayın son kısmını hatırladığımdan her şeyin böyle geliştiğine eminim.

Bir sonraki derste o adını hatırlayamadığım tembel kızın annesi sınıfı ziyaret etti. Öğretmenle aralarında bir konuşma geçti. Kısaca annesi kızının dili dönmediği için duayı okuyamadığını, öğretmen ise kızın tembel olduğu için duayı okuyamadığını savunuyordu. Sonra öğretmen teorisini ispat etmeye karar verdi…
İlk önce tekar tembel kıza duayı okutmaya çalıştı ve tabi kız yine beceremedi. Sonra:
– Kalk oğlum tahtaya. (bana sesleniyor)
– Şimdi bize duayı oku. (olaydan hiçbir şey anlamıyorum)
Kalkıp şaşkın bir halde duayı yine düzgün bir şekilde okuyorum. Öğretmen kendinden gayet memnun, beni göstererek:
-Türk bile değil, onun dili neden dönüyor?
Sanırım o gün de oldukça şaşırmıştım duruma. Annem yabancı olduğundan tam Türk olmadığımı biliyordum. Ama öğremenin bu şekilde haklılığını ispat edemeyeceğini adım gibi biliyordum. O an tembel arkadaşımın durumuna çok üzülmüştüm. Öğretmenime de çok kızmıştım ama hiçbir şey söylememiştim. Sanırım bu olay sayesinde içimdeki o faşist ruhtan kurtulmaya başladim. Zaten ne olduya her şey o sene başladı…

İtinayla hapsediyoruz!

fft5_mf189672

Oturanlar (sağdan sola): 6 yıl 3 ay, 2 yıl 20 gün, 7 yıl 6 ay, 2 yıl 20 gün….
Ayaktakiler (soldan sağa): 7 yıl 6 ay, 3 yıl 6 ay, 2 yıl 6 ay….